






|
|
40Yıllık
Hayata dair
01.04.2004
Önce
evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız
kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan, hatta ardından
bir tane daha olduktan sonra hayatin daha iyi olacağına inandırırız
kendimizi. Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar
büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız. Bundan sonra ergenlik
dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.
Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı,yeni
bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın
dört dörtlük olacağını söyleriz.
Gerçek ise
su andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
Eğer simdi değil ise ne
zaman?
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde, Yüreğin
susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, Dağlara dönmeli yüzünü
insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; Yeni
insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak.... Hep isteyip de, bir gün
yaparım diye ertelediği ne varsa, Gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen
gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;
zamanın bir nehir, Kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam
ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçi
yorsa birbirinin aynı günler, Her akşam aynı can sıkıntısıyla eve
giriliyorsa, Değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; Küçük şeylerle başlamalı
belki; örneğin, Arabayı evde bırakıp otobüsle işe gitmek ve bir kaç durak
önce inip, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş
gözlüklerini; Gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip, ölümle yüz
yüze gelmeden önce, Değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar
çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine
koyabilmeli kendini; Ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Su adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; Sevgisiz, soysuz
kalarak! Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, Derin bir soluk
alıp, hapsetmeli kokusunu içine... Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir,
seher yeli okşamalı saçlarını... Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna;
fırtınada boranda; Öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın! Bir
çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin
düşlerinde geleceği; Bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu Olmayı
beklememeli! Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı; Bir fırsat
yasamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı! Çünkü; hiç
düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç Çaresiz kalmamışsan,
dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, Neşesizdir kahkahaların;
Merhaba dememişsen, anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi
unutmamalı! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek yada hep almak
için... Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
Söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle
katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanin; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle
tekrarlamaması için!
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları
olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar
büyük olmalı sevgisi; Ama, kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,
hakkını verebilsin sevdiklerinin; Zaman bulabilsin; Bir teşekkür, bir
elveda için...
Yasam dedikleri bir sınavsa eğer; Asla vazgeçmemeli sevmek ve
öğrenmekten; Ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark
edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi... Zamanın
ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı...!
Hayatınız
her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip, her ne
olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir. En sevdiğim sözlerden biri Alfred
D Souza'ya aittir. Der ki; " Uzun zamandan beridir hayatin -gerçek
hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman
yolumun üzerinde bir engel,öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş
bir iş, hizmet edilecek zaman,ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat
başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı. " Bu görüş
açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi.
Mutluluk
yoldur. Öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu,
vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için ona daha fazla
değer verin. Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez. Öyleyse ; Okulu
bitirene kadar, yengin olana kadar, Çocuklarınız olana kadar, Çocuklarınız
evden ayrılana kadar, İşe başlayana kadar, Evlenene kadar, Cuma gecesine
kadar, Pazar sabahına kadar, Yeni bir araba, Yada ev alana kadar, Borçları
ödeyene kadar, İlkbahara kadar, Yaza kadar, Sonbahara kadar, Kışa kadar,
Maaş gününe kadar, Şarkınız söylenene kadar, Emekli olana kadar, Ölene
kadar.... kadar …. Kadar.
" MUTLU
OLMAK İÇİN İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ 'AN ' DAN DAHA İYİ BİR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR
VERMEK İÇİN BEKLEMEKTEN VAZGEÇİN... MUTLULUK BİR VARIŞ DEĞİL, BİR
YOLCULUKTUR... MUCURDAN BAŞLAYIP DALAKÇIDA SON BULMAYAN. PEK ÇOKLARI
MUTLULUĞU İNSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR , OYSA MUTLULUK İNSANIN BOYU
HİZASINDADIR " YETİNEBİLMEKTİR MUTLULUK HEDEFLERİNDEN VAZGEÇMEDEN.
.............. Ali Bozdağ |