
|
|
Küçük Dalakçı ?
Kendimi bildiğim yaşlara döneyim sene 1978 olacak. Kuşcağızda evimiz
yeni yapılmıştı.Şahane bir ev;Baktığımız zaman Çankaya´dan Mamak Samsun
yoluna kadar her taraf görünüyordu. Öfff be ne manzara. Babamın bir ev için
gittiği Almanya´dan çıkan şahane bir yapı o zamanlar için. Sene bilmem kaç
oldu babam daha Almanya´da.
Neden Kuşcağız diye sordum kendime açıklaması çook basit; Dalakçi'ların
nerde olduğunu akrabaların nerde olduğunu biliyorsan kendini de oraya yakın
hissediyorsun otomatikman. Bizim ev dere mahalleye yakın sayılır.
Etrafımızda Rahmetli Foto İskender (İskender Özdemir) Yanımızda Mucurlu Ali
ağabeyler karsımızda da Köpeklili Osman ve Ahmet amcalar var. Biz iste ablam
ağabeyim annem ve ben Alamancı ailesi olaraktan bu mahallede yaşayıp
duruyoruz. Haa bu arada Gece konudaki dostluk bir birine bağlılık yardım bir
başkaydı o zamanlar. Bilemem zaman değişti insanlarda değişti. İnanıyorum ki
daha halen öyledir o gelir seviyesi normalin altındaki insanlar.
Yazın annemin elimizden çektiğini kimse çekmezdi valla. Okullar tatil
olunca ders mers de yok nasılsa, sabahtan aksama kadar dışarıda sürterdik.
Anam avazı çıktığınca bağırır '' Safiiiiiii, Sadiiiiiii yemek hazirrrrrr....''
Kim dinler yemek saatini?? Hadi oyun biter veya öteki çocuklar giderse???
Biz oyunsuz kalırsak. Ne var git evine de sıcak çorba geçsin boğazından.
Yooookkk olmaz yarim somun ekmek bir domates yallah yine oyuna. (fırsatım
olsa da yine öyle oynaya bilsem keşke )
Bizim yukarı mahallede çocuk parkı yoktu. O yüzden Dere Mahalleye
inerdik oynamaya. Sabahtan aksama kadar eve uğramazdık. Acıkır veya susarsak
parkın karsısında Amcam Ramazan Erbaş oturuyordu. Kapıyı çalar ``yenge gı
karnımız aç´´ derdik.Yazık zavallı kadında bize ne pişireyim diye sorardı?
Ne yemeği biz biraz ekmek beyazpeynir içine de dört beş tane zeytin isteyip
yallah yine oyuna. Parkın dibinde birde Şirşir çeşme vardı kana kana da
oradan su içerdik. Az aşağısında da bir Çeşme vardı iki hatıllı bizim yüzme
deki basarimiz iste o çeşmedeki yüzme pratiğinden gelir. Ne keyif alırdık!
Ne don kalır nede atlet sırıl sıklam ıslanmış halde çıkardık. Allahtan
birde tepemiz vardı hemen oraya çıkar ıslanan elbiseleri kurutmaya
çalışırdık. Elbiseler kuruyana kadar alt çenemiz üst çenemizle neredeyse
DARBUKA çalardı. Oradan eve tabi, evde annem bizi güzel bir haşlardı.
Annem bizi arada bir yumuşa salardı; Bu Dedem gil veya bir başkası
olabilir di. Yani yolladığı yerde Kuşcağızın Dere Mahallesi ! Yani Küçük
DALAKCI. Kırşehir´den gel ipte Kuşcağıza uğramadan giden köylümüz yoktur
sanırım? Neredeyse bir gerçek Dalakçı kadar insan vardı. Sari Camii den yani
Zeynel Bakkalın oradan aşağıya indiğimiz zaman Karşımıza Tosunlar az
ilerisinde Çavuş Dayı gil onların az ilerisinde Alo Bakkal karşısından
aşağıya doğru Küllüklü Amcam onların altında da Mürtezi Belem ve Ayşe
Halamgilin evi vardı. Bakkaldan devam edipte ileriye doğru yürürsek; Çöp
Osman Dedemlerin evi ve daha adini ve evini tarif etmediğim sayısızca ev ve
insan vardır her halde?
Benim için bu yüzden Kuşcağız, Küçük Dalakçı sayılıyordu. Kuşcağız
için benim gözümde iki önemli noktası vardı. Otobüs veya dolmuşla çarşıdan
gelirken önce Su Deposu olan durak. ( Keçiörene sınır olan yol yani
sanatoryum cad.) Ötekiside Sinema diye tabir ettiğimiz eskiden açık hava
sineması olan Duraktır (ilk okulun yani). Ha bu arada o durağın hemen
altında Kırbaş Çavuş`un evi vardır. İşte bu durakta indiğimiz zaman Ardiyeci
Yusuf ve Şohudu`nun evlerinin önünden geçersin. Oradan sola sapıp da
aşağıya inersen dere mahalledeki parka gelirsin. Parkın etrafı ve ilerisi
tamamı ile Dalakçılıların elindedir. Küzlüğün Ahmet, Bekçi Sami ve
diğerleri.
Neyse gelelim anamın bizi yolladığı yumuşa; İste bu mahalleye girdik
mi mutlaka bir akrabam veya hemşerimiz yolumuzu çevirir. Eeeeooovvvv Baban
nöörüyo laaa.. veya Baban ne zaman izine gelecek gibi hal hatır yoklaması
çekerlerdi. O zaman nefret ettiğimiz olay simdi olsa da konuşabilsek. Hafta
sonları ya Dedem Çöp Osman veya yukarı mahallede bizim evde Mantı günü
olurdu. Yaklaşık 15 kişiden az olmaz hatta daha fazla olduğu da olurdu.
Allah Allah kaşıklar sininin üzerindeki tepsiye sanki inşaatta harç atan
amele gibi iner iner çıkardı. Yanına da soğan ne yerdik yavvvv. Acaba bir
daha oka dar insani bir araya getirmek mümkün olacak mi acaba?? O yapılan
Mantının tadı aynımı olur diye halen düşünürüm? Ben Veya benim gibi Küçük
Dalakçıya (Kuşcağız)yıllardır gitmeyenler vardır sanırım. Anlatılanlara göre
o güzelim müstakil evler yıkılıp yerlerine Apartman dediğimiz binalar
yapılıyormuş. Yollar değişmiş insanlar değişmiş hatta kendi sokağımızı
bulamayacağım iddia ediliyor.
Gecen seneki Almanyadaki Dalakçı Gençlik buluşmasında Ali ağabey
(Ali Bozdağ) Bir sohbet sırasında ''Yav izinde, yıllardır gittiğim
Kuşcağızdaki bizim evin yoluna adamlar Bina dikmişler valla evi zor buldum''
dedi. İste o zaman aklıma geldi. Acaba Küçük Dalakçı artık hiç olmayacak mi?
Kimse benim yolumu çevirip bana Eooovvvv diye seslenmeyecek mi? Aradığım
kişileri kapı kapı soracak öyle mi bulacağım? Ne tuhaf değil mi?? Sanki
içimden bir parça koparıldı. O an aklıma geldi Küçük Dalakçı.....
Bu arada kazanan taraf gerçek DALAKÇI oldu sanırım. Son 10 senede
köyümüze göçün şayisi bir hayli arttı sevindirici bir olay (Ne demiş ATA;
Köylü milletin efendisidir ! ). Bir Tez'e görede ; ``Yenilik yapılacaksa
Köyden Kente doğru olmalıdır. '' Tezler veya ihtimalleri su an bu güzel
Göce dayamak istemiyorum. Benim veya benim aile efradımın da bir amacı o
hayalimizdeki Köyümüze kavuşmak. (olur mu olmaz mi bilemiyorum şu an)
Sevgilerimi saygılarımı Küçük Dalakçıya, Hasretimde Gerçek Dalakçıya
ve güzel insanlarına yolluyorum. Sağlıcakla kalın........ Sadi Erbaş
20 Ekim 2003 Almanya
Not: Bu yazı aslında geçen sene 2002 nin Kasım ayinin sonunda yazılmıştır.
Yayınlama şimdiye nasip oldu.
|